NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
مَعْمَرٍ
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَارِثِ
عَنْ
أَيُّوبَ
عَنْ
عِكرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
احْتَجَمَ
وَهُوَ صَائِمٌ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
وُهَيْبُ
بْنُ خَالِدٍ
عَنْ
أَيُّوبَ
بِإِسْنَادِهِ
مِثْلَهُ
وَجَعْفَرُ
بْنُ
رَبِيعَةَ
وَهِشَامُ
بْنُ
حَسَّانَ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
مِثْلَهُ
İbn Abbâs (r.a.)'dan
rivâye tedüdiğine göre,
Rasûlullah (s.a.v.)
oruçlu iken kan aldırmıştır.
Buhâri, tıp; Tirmizî,
savm; İbn Mâce, sıyâm; Muvatta sıyâm; Beyhâkî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 268.
Ebû Dâvûd der ki: Vüheyb
b. Halid bu hadîsin benzerini aynı isnadla Eyyûb'dan, Cafer b. Rabîa ve Hişam
yani İbn Hassan da İkrime vasıtasıyla İbn Abbas'dan rivayet etmişlerdir.
İzah:
Bu ve bu bâbda gelecek
diğer hadîsler, oruçluyken hacamat aletiyle kan aldırmanın caiz olduğunu ve bu
hareketin orucu bozmayacağını göstermektedir. Bundan önceki babın ilk hadîsinin
açıklamasında ifâde edildiği gibi, ulemânın cumhuru bu görüştedir. Yine orada
geçtiği gibi bazı âlimler oruçlu iken kan aldırmanın orucu bozmamakla beraber
mekruh olduğunu söylerken, bazılanda kerâhati zaafa bağlamışlardır. Yânî, kan
aldırmak oruçluyu zayıflatacak, halsiz kalmasına sebep olacaksa mekruh, aksi
halde mekruh değil demişlerdir. Bu görüş Hanefîlere aittir.
Cumhûr-ı ulemâ bundan
evvelki bâbda geçen ve kan aldırmanın orucu bozacağını bildiren hadisin mensûh
olduğunu söylemişlerdir. Bu hadîsin neshine delâlet eden haberler şunlardır:
Dârekutnî, Ebû Saîd
el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir;
"Rasûlullah
(s.a.v.) oruçlunun öpmesine ve hacamat âleti ile kan aldırmasına ruhsat
verdi."
Dârekutnî bu hadîsin
bütün ravîlerinin güvenilir kişiler olduklarını söyler.
Yine Dârekutnî, Enes b.
Mâlik (r.a.)'ın şu sözlerini nakleder:
"Oruçlunun kan
aldırmasının mekruh görülmesi ilk önce Cafer b. Ebî Tâlib için olmuştur.
Rasûlullah (s.a.v.) ona, kan aldırırken uğramış ve bu ikisi yânî kan alan ve
aldıranın oruçları bozuldu buyurmuş sonra ise, oruçlunun kan aldırmasına ruhsat
vermiştir."
Görüldüğü gibi bu
haberin her ikisinde de, Hz. Peygamber'in oruçlunun kan aldırmasına ruhsat verdiği
ifâde edilmektedir. Bir şey yasaklandıktan sonra, ona ruhsat verilmesi
yasaklanan şeyin neshedilmiş olduğunu gösterir.
İbn Abbâs (r.a.)'dan
gelen şu haber de, yukarıdaki hadîsî nesheden haberler arasındadır:
"Rasûlullah (s.a.v.) oruçlu ve ihramh iken kan aldırdı."
İbn Abbâs, ihramh
olarak veda haccında Peygamber efendimizle beraber olmuştur. Kan aldırmanın
orucu bozduğunu bildiren hadîs ise Mekke fethi esnasında vârid olmuştur ki,
İbn Abbâs'ın hadîsi daha sonradır.
Cumhurun, hacamatın
orucu bozmadığına dâir karşı delillerinden birisi de Tahâvî'nin, zikrettiği şu
haberdir: Hz. Peygamber (s.a.v.), kan aldırırken gıybet etmekte olan iki şahsa
uğrayıp; "Kan alan ve aldıranın oruçları bozuldu" buyurmuştur.
Efendimizin bu sözlerinin sebebi kan alma değil, gıybettir.
Tahâvî şöyle der:
"bu manâ doğrudur. Onların oruçlarının bozulması yeme içme yoluyla
bozulması gibi değil, gıybetleri yüzünden ecrinin yok olmasıdır. Bu,
"yalan orucu bozar" denilmesine benzer. Bundan murâd, kazayı
gerektiren bozulma değil, sevabın zâyî' olmasıdır."
Ebû Davud'un tâ'liki,
İbn Abbâs hadîsinin çeşitli yollardan geldiğine işaret içindir.